Nefes fiziksel ve biyolojik olarak havanın akciğerlere alınıp verilme işlemidir. Vücudun ihtiyacı olan oksijen nefes ile alınırken, karbondioksit, yine nefes ile dışarı verilir. Çoğu zaman nefes aldığımızın farkında olmayız. Çünkü doğal ve otomatik olarak yapılır. 1 dakikada 13-15 kez nefes alırız. Bu da günde yaklaşık 18.500-21.500 kez nefes alıyoruz demektir. Nefes yarı otonom bir sistemdir; yani Nefes almak kendiliğinden olurken aynı zamanda nefes alma üzerinde bir kontrol sağlanarak bilinçli nefes de alınabilir.

Hücresel seviyede enerji elde etmek ve yaratmak için oksijen teneffüs ederiz. Ardından, hücresel solunumun yan ürünü olan karbondioksit yayarız. Bilim dergisi “Harvard Health” de yayımlanan bir makalede gösterildiği üzere, vücudumuz için en faydalı olanın, yavaş ve sakin nefes almak olduğunu gösteren bazı kanıtlar mevcuttur. Derinden ama yavaş ve sakin nefesler aldığımızda, tüm hücrelerimize gerçekten ulaşmak için daha çok oksijen alıp, kanımızdaki CO2 seviyesinin tehlikeli seviyelere düşmesini engelleriz.

Aynı zamanda, bize en çok fayda sağlayan nefes alma tekniğinin, diyafram solunumu olduğu da ifade edilmiştir. Burnumuzdan veya ağzımızdan derinden nefesler alıp, ciğerlerimizi oksijen ile doldurduğumuz zaman, karnımızın en alt kısmının şişmiş hali diyafram nefesidir. Neredeyse büyülü olan nefes alıp verme süreci, yavaş, ritmik ve derinden yürütüldüğünde bize dikkat çekici bir şekilde fayda sağlar.

  • Hücesel metabolizmayı düzenler.
  • Stres ve kaygı yönetimi sağlar.
  • Uyku düzene girer.
  • Sindirim sistemi daha iyi çalışır.
  • Bedenin kan plazma akışı düzenlenir.
  • Kardiyovasküler sağlığı güçlendirerek yağ hücrelerinin yakılmasına yardımcı olur.
  • Daha az kas ve baş ağrısı hissedilir; migrenin etkileri hafifler.
  • Artrit, lupus ya da fibromiyaljiden dolayı kronik ve düzenli ağrı yaşıyorsanız, nefesinizi tutmak yerine derin nefes almanız daha iyi olur. Bu ağrıyı oldukça azaltır.
  • Oturuş şekli düzelir, daha az bel ağrısı çekilir
  • İş performansı artar.
  • “Şimdi ve bu anda” kavramına daha yakın olunur

Stanford Üniversitesindeki bilim adamları, derin nefes alıp vermekten nasıl yararlanabildiğimizi gösteren ilginç bir çalışma geliştirdiler. Bu çalışmanın yazarı biyokimyacı Mark Krasnow, duyguların düzenlenmesi ve kaygıların azaltılması söz konusu olduğunda, derin nefes alıp verme ile gevşeme, dikkat ve verimlilik arasında bağlantı kuran küçük bir nöron grubu tespit edildiğini açıkladı. Dolayısıyla nefes; psikolojik ve zihinsel durumumuz üzerinde bize kontrol veren ancak tam olarak kullanmadığımız çok güçlü bir araçtır. Sinir sistemimizin uzaktan kumandasıdır. Bilinçaltına girmenin en kolay yoludur. Nefes buraya girebilmemize olanak sağlar ve onu değiştirmemize izin verir.

Nefesimiz Zihin ve Duygu Durumumuzu Yansıtır

Öte yandan; nefes alma şeklimiz, içinde bulunduğumuz durum hakkında bir çok bilgi verir;

– Stresli ve endişeli durumlarda üst göğsümüze hızlı şekilde nefes aldığımızın farkında olmadan nefesler alırız
– Olumsuz düşüncelere daldığımızda nefesimiz sığlaşır
– Korku dolu hissettiğimizde kesik nefesler alırız
– Panik yaptığımızda; nefes dalgalı ve hızlı olur
– Öfke ve kızgınlık duyduğumuzda nefesimizi tuttuğumuzu fark etmeyiz

Kısacası, istenmeyen olumsuz bir durum karşısında nefes alma şeklimiz değişir. Ama iyi olan şudur ki; nefes kalıplarımızı değiştirerek, kendimizi içinde bulunduğumuz bu durumdan kolayca çıkarabiliriz.

Doğu öğretisinde ise; nefes yaşam demektir. Çünkü hayatımız, aldığımız ilk nefesle verdiğimiz son nefes arasında geçer. Ve aldığımız her nefesle, yaşam gücü enerjisi olan Chi ve Prana enerjisini de içimize alırız. Bu enerjiyi nasıl kullanırsak hayatı da öyle yaşarız. Aldığımız sığ ve kısıtlı nefesler, hayatımızı da ne kadar sığ ve kısıtlı yaşadığımızın bir göstergesidir.

Her şey önce farketmeyle başlar. Tek ihtiyacımız olan şey, nefesimizin farkında olmak ve böylece onu değiştirmek. Nefesimizin farkında olmak bizi şimdiki ana geri çapalar ve içinde bulunduğumuz zihinsel durum hakkında bize bir fikir verir. Böylece onu değiştirmek için bir şansımız olur.

Nefes alma hızımızı sakinleştirip, burundan veya ağızdan diyaframı kullanarak derin nefesler almak ve sadece nefesimize odaklanmak, psikolojimizi, kan kimyamızı, beyin kimyamızı, içsel durumumuzu ve modumuzu anında değiştirecektir.

Yapılan araştırmalar yetişkin insanların %90’ının akciğer kapasitelerinin sadece %30’unu kullandığını söylüyor. Halbuki doğduğumuzda hepimiz çok daha doğru nefesler alıyorduk. Ancak stres, gerginlik, olumsuz düşünceler ve duruş bozuklukları farkında bile olmadan, zamanla, nefes kalıbımızın bozulmasına neden oldu. Neyse ki, bilinçli yapılan nefes egzersizleri ile solunum sistemimizi tekrar tam ve doğru şekilde kullanmamız mümkün. Nefes üzerine ustalaşmak biraz zaman ve çalışma gerektirir ve buna fazlasıyla değer.